Bir ortaklık anlaşmasına ulaştık.
- We have reached a partnership agreement.
Bir ortaklık kurmayı kararlaştırdılar.
- They agreed to form a joint partnership.
Tom cesur bir duruş aldı.
- Tom took a courageous stand.
Duruşumu netleştireyim.
- Let me make my stand clearer.
Tren o kadar doluydu ki tüm gezi boyunca ayakta kalmak zorunda kaldım.
- The train was so packed that I had to stand up during the whole trip.
Bu ikisi yan yana duruyor.
- These two are standing abreast.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
- I could scarcely stand on my feet.
Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
- The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
Öğrenmeniz gereken ilk şey, kendi fikirleriniz üzerinde durmak.
- The first thing you must learn is to stand on your own ideas.
Orada duran adam dükkanının sahibidir.
- The man standing over there is the owner of the store.
Binlerce destek çığlıkları tribünlerden duyulabildi.
- Thousands of supporting cries could be heard from the stands.
... michelle's what's more partnership with schools businesses ...
... partnership model. ...