Ben düz gitmek istiyorum.
- I want to go straight.
Lidia'nın sarı düz saçları var.
- Lidia has blonde straight hair.
Mario, bana eşcinsel demekten vazgeç! Ben heteroseksüelim!
- Mario, stop calling me gay! I'm straight!
Tom heteroseksüel bir erkek.
- Tom is a straight guy.
Onu doğruca bana ver.
- Give it to me straight.
Jane doğrudan A alacaktır.
- Jane will get straight A's.
İşten sonra direkt eve giderim.
- I go straight home after work.
Direkt eve gideceğim.
- I'll go straight home.
O, dosdoğru bana doğru geldi.
- He came straight up to me.
Dosdoğru kapıya gittim.
- I went straight to the door.
Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu.
- Tom sat alone, staring straight ahead.
O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı.
- She told the joke with a completely straight face.