Tom yorgun ve kötü bir ruh hali içindeydi.
- Tom was tired and in a bad mood.
O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
- She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
İngiliz mizahını anlamıyorum.
- I don't understand British humour.
Tom iyi bir kahkahayı sever ve mizah duygusu olmayan insanlardan kaçınır.
- Tom loves a good laugh and avoids people who haven't got a sense of humour.
Gerçekten de havamda değilim.
- I'm in a really bad mood.
Tom konuşmak için havasında görünmüyor.
- Tom seems to be in no mood to talk.
Almanların espri anlayışı yok mu? Bunu komik bulmuyorum!
- Germans have no sense of humour? I don't find that funny!
Tom'un asıl problemi onun espri anlayışının olmamasıdır.
- Tom's main problem is he has no sense of humour.
O kötü bir ruh hali içinde, bu onun için nadirdi.
- He was in a bad mood, which was rare for him.
O kötü bir ruh hali içinde.
- She is in a bad mood.
The most common mood in English is the indicative.
I'm not in the mood for running today.
Judging from his expression, he's in a bad mood.
- Judging from his expression, he is in a bad mood.
I wonder whether or not Tom is in a bad mood.
- I wonder whether Tom is in a bad mood.
... mood for some coffee. ...
... So at the moment, let's say I'm in the mood for Burmese ...