Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
- The pioneers overcame a set of obstacles.
Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
- Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
Kendine otel suiti tuttu.
- She had the hotel suite to herself.
Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
- I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
Tom, Boston'un en pahalı otellerinden birinde bir süit kiraladı.
- Tom rented a suite in one of Boston's most expensive hotels.
Bu süit benim kondominyumumdan üç kat daha büyüktür.
- This suite is three times larger than my condominium.
Bu test maiyeti istikrarsız.
- This test suite is unstable.