Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
Tom and Mary didn't like each other at first. However, they eventually became good friends.
- Tom ve Mary başlangıçta birbirlerini sevmediler ama sonunda iyi arkadaş oldular.
I'll be there. However, I might be late.
- Orada olacağım. Ama geç kalabilirim.
I only have one mouth, but I have two ears.
- Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.
Tom worked hard only to fail the exam.
- Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
- Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.
I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
- Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.