Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
Yalnız bir hayat yaşadı.
- She lived a lonely life.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
- He had breakfast all alone.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Sadece yalnız bırakılmak istediler.
- They just wanted to be left alone.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.
- Please just leave me alone. I want to think.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
- When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
O, bu ıssız yerde tek başına taşıyor.
- He lives in this lonely place by himself.
O, bu ıssız yerde tek başına taşıyor.
- He lives in this lonely place by himself.
Tom olmadan burası çok ıssız olacak.
- It's going to be very lonely here without Tom.
She walked home alone.
The responsibility is theirs alone.
The job was to hard for me to do alone.
I can't ask for help because I am alone.