Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
- I had to bite my lip to prevent myself from laughing.
Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
- Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.
- I have mosquito bites all over my arm.
Bir sürü sivrisinek ısırıklarım var.
- I got a lot of mosquito bites.
Tetanoz aşısı köpek ısırmasından daha çok acıttı.
- The tetanus shot hurt more than the dog bite.
Ben ısırdığımda, bu diş acıyor.
- When I bite down, this tooth hurts.
Havlayan köpek ısırmaz.
- His bark is worse than his bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Barking dogs seldom bite.