Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Rahibe mutfakta ot kaynatırken keşiş bir saattir dua ediyor.
- The monk prays for an hour, while the nun boils the herb in the kitchen.
Keşişler geri çekildi.
- The monks were on retreat.
Hakimin kararı nihaidir.
- The judge's decision is final.
Davadaki hakim adil değildi.
- The judge in the case was not fair.
Yargıç onun ömür boyu hapsedileceğini söylediğinde adam sinir krizine girdi.
- The man went to pieces when the judge said he would have to go to prison for life.
Hangi yargıç davayı muhakeme etti.
- Which judge heard the case?
Ne? Biraz çorba ve kereviz, yiyeceğim bütün şey bu mu? Ben bir Zen rahip değilim.Ben böyle bir kemer sıkma diyetiyle yaşayamam.
- What? A little soup and celery is all I get? I'm not a Zen monk. I can't survive on an austerity diet like this.
Tom bir rahip olmaya karar verdi.
- Tom decided to become a monk.
Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır.
- A man should not be judged by his station in life.
Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.
- Tom certainly is a poor judge of character.
O, atlarla ilgili iyi bir uzmandır.
- He is a good judge of horses.
Tom bir sanat yarışmasında bir hakemdi.
- Tom was a judge in an art contest.
Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
Eğer onu iyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
We cannot both be right: you must judge between us.
At a boxing match the decision of the judges is final.
I judge a man’s character by the cut of his suit.
... Now, there's a lot of question about how to judge goodness, ...
... onstage in judge rest of the world cup have and to support your teams and those ...