Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
- They painted the window frames yellow.
Onun küçük bir çerçevesi vardır.
- He has a small frame.
Makinenin iskeleti sert olmalı.
- The frame of the machine should be rigid.
Binanın iskeleti artık tamamlandı.
- The frame of the building is now complete.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
Onun dev gibi yapısı tarafından cüceleştim.
- I was dwarfed by his gigantic frame.
Ben resim için bir deri çerçeve satın aldım.
- I bought a leather frame for the picture.
Duvarda çerçeveli birkaç resim vardı.
- There were several framed pictures on the wall.
O kapı kasasının altında durdu.
- He stood under the door frame.
Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.
- The door frame is warped and the door won't close properly.
O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
- He reviewed the footage frame by frame.
Ben program yaparken uygulama çatıları kullanmayı seviyorum, çünkü tekrarlamalı işlerde bana zaman kazandırırlar.
- I like to use frameworks when I program because they save me time on repetitive tasks.
Caddede aldığı resmi çerçeveletti.
- He framed the picture he had bought on the street.
Kaliforniya'da birçok evin ahşap çerçeveleri var.
- In California, most houses have frames of wood.
Onun ağır bir bedeni var.
- He has a heavy frame.
Ben Dan'in filmlerinin her karesini gördüm.
- I have seen every frame of Dan's movies.
O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
- He reviewed the footage frame by frame.
His starved flesh hung loosely on his once imposing frame.
Now that the frame is complete, we can start on the walls.
The painting was housed in a beautifully carved frame.
In this frame, it's easy to ask the question that the investigators missed.
The gun had obviously been placed in her car in an effort to frame her.
... your frame of reference is Starbucks not left cafe and you've got 26 Pia time is ...
... cars, they have a longer time frame and less interaction. ...