Annem pantolonumu yamamak zorunda kaldı.
- My mother had to patch my pants.
Nehrin yakınındaki bitki örtüsünün sadece birkaç yaması vardı.
- There were only a few patches of vegetation near the river.
Tom uymak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to fit in.
Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think he is fit for the job.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Tom'un uygun olma sorunu var.
- Tom has trouble fitting in.
Yalnızca onun iş için uygun olmadığını bulmak için çok çabalıyordu.
- He tried hard only to find that he was not fit for the job.
Bir keresinde yedi kişi benim arabama oturmayı başardı.
- I once managed to fit seven people in my car.
Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
- That piece of furniture is not fitting for the living room.
Sadece bu ayakkabıların uyduğundan emin olmak istiyorum.
- I just want to make sure these shoes fit.
Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- Tom is fitted to become a businessman.
Tom nispeten formda ve sağlıklı görünüyor.
- Tom is relatively fit and healthy.
Tom sağlıklı ve formda.
- Tom is healthy and fit.
Şaşırmış bir şekilde Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?! diye sordu kadın.
- How did you fit a briefcase into your pocket?! the woman asked, stunned.
Tom'un bir bavul içine sahip olduğu her şeyi sığdırması mümkün oldu.
- Tom was able to fit everything he owned into one suitcase.
Ben Tom'un beni onun dar programına uydurmasını umarım.
- I hope Tom can fit me into his tight schedule.
Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
Sen yaşına bakılmaksızın bir fiziksel uygunluk testi için başvuruda bulunabilirsin.
- You can apply for a physical fitness test regardless of your age.
Onun giysileri uymadı.
- His clothes did not fit well.
Bu bana çok iyi uymadı.
- This didn't fit me very well.
Onun öksürük nöbeti vardı.
- She had a fit of coughing.
Onu bir öfke nöbetinde öldürdüm. Planlanmış değildi.
- I killed him in a fit of rage - it wasn't premeditated.
Annem pantolonumu yamamak zorunda kaldı.
- My mother had to patch my pants.
Krallara layık bir şölen!
- A feast like this is fit for a king!
Tom formda görünüyor.
- Tom seems to be as fit as a fiddle.
Her sabah koşarak formda kalıyorum.
- I keep fit by jogging every morning.
Böyle bir şölen krallara yakışır!
- A feast like this is fit for a king!
This job fits you - Bu iş sana uygun.
I think the girl working in the office is fit.
Dr. Percy has written a long ballad in many fits.
I want to fit the drapes to the design of the room.
She had a fit and had thrown all of his clothes out of the window.
The Wonder Bread advertising research results showed the “White Picket Fence” commercial had strong fit ratings.
The speaker should be certain that his subject fits the occasion.
The river is five feet deep.
- Nehir beş fit derinliğindedir.
They had to climb a wall six feet high.
- Onlar, altı fit yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldı.
After their quarrel, she called it quits.
- Tartışmalarından sonra, o fit oldu.
After months of fighting, Tom and Mary decided to call it quits.
- Aylarca süren kavgadan sonra Tom ve Mary fit olmaya karar verdi.
... >>Lady Gaga: I can't -- is that going to fit? ...
... someone to edit their long post in to fit and asked them ...