Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- The field is full of wild flowers.
Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
- Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
Kate şimdi sahada çalışıyor.
- Kate is running in the field now.
O bizim beyzbol sahamızdır.
- That is our baseball field.
Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.
- The wounded soldiers were left in the field.
Benim çalışma alanım dilbilimdir.
- My field of study is linguistics.
Ana çalışma alanınız nedir?
- What's your major field of study?
Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- The field is full of wild flowers.
Sığırlar kırsalda otlanıyorlar.
- Cattle were grazing in the field.
Her yıl, tropikal yağmur ormanlarından 27.000.000 dönüm imha edilir.
- Each year, twenty-seven million acres of the tropical rainforests are destroyed.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Tom birkaç akre araziye sahiptir.
- Tom owns several acres of land.
Acre bir ölçü birimidir; Akra, Gana'nın başkentidir ve Acre, bir Brezilya eyaletidir.
- An acre is a unit of measurement; Accra, the capital of Ghana, and Acre, a Brazilian state.
Onlar bir Amerikan sahra hastanesine tahliye ediliyorlar.
- They are evacuated to an American field hospital.
Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.
- The stars were shining over the silent fields.
Bu yazar, birliklerle birlikte arazide birkaç yıl geçirdi
- This writer spent several years in the field with the troops.
Şehrin yaklaşık 3 mil dışında 30 İngiliz dönümü arazim var.
- I own 30 acres of land about 3 miles out of town.
Meralarda dolaşmayı severim.
- I like to roam about the fields.
Siyah insanlar pamuk tarlalarında çalışmak için zorlandılar.
- Black people were compelled to work in cotton fields.
O benim çalışma alanım değil.
- That is not my field of work.
Bilgisayarlar her yeri işgal etti.
- Computers have invaded every field.
İnek çayırda otluyor.
- The cow is grazing in the field.
Tom Mary'nin Fransızcayı nasıl bu kadar iyi öğrendiğini merak ediyordu.
- Tom wondered how Mary had learned to speak French so well.
Yeni şeyler öğrenmeye meraklıdır.
- She is curious to learn new things.
soccer field.
The set of rational numbers, \mathbb{Q}, is the prototypical field.
gold field or goldfield.
He was an expert in the field of Chinese history.
She will field questions immediately after her presentation.
... trajectories of objects moving under an inverse square force field, and that's what Isaac ...
... miles of copper wire on the high school football field. ...