Hikâye doğru görünüyor.
- The story seems true.
Hikâyesi doğru olmayabilir.
- His story may not be true.
Hikâyesi doğru olmayabilir.
- His story may not be true.
Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told you the story?
Söylenti Mary'nin boşanmak istemesi.
- The story is that Mary wants a divorce.
Onun hikayesi gerçek olamaz. O sık sık yalan söyler.
- Her story can't be true. She often tells lies.
Onun hikayesi bir yalan olamayacak kadar çok mantıksız.
- His story is too preposterous to be a lie.
Baba, ben uyumadan bana bir öykü okur musun?
- Daddy, can you read me a story before I go to sleep?
Kızın hakkındaki öykü, haberlerdeydi.
- The story about the girl was in the news.
Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
- I recalled a newspaper story about those twins.
Hikaye anlatmak ister misin, yoksa benim anlatmam mı gerekiyor?
- Do you want to tell the story, or should I?
Sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
- I want to tell you a story.
Ben iki katlı bir evde yaşarım.
- I live in a two story house.
Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- The photo he showed added color to his story.