Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
- They should also be fair to others.
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
- Tom speaks French fairly well, doesn't he?
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yağmurdan sonra, güzel hava.
- After the rain, fair weather.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
- She was the fairest in the whole land.
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
- I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
- Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.