Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
- The islet resembled a tortoise from afar.
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.
- Far from stopping, the storm became much more intense.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
- The questions involved go far beyond economics.
Gezgin uzaktan bir ışık gördü ve sevindi.
- The traveler saw a light from afar and rejoiced.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
İstasyona ne kadar uzakta?
- How far is it to the station?
Tom bizden uzakta olmayan kirasız küçük bir evde yaşıyordu.
- Tom was living rent-free in a small house not too far from us.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Tom helps his father out on the farm.
- Tom helps his dad out on the farm.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the trunk.
Tom killed the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.
She was blinded by the glare of headlights and could not avoid the accident.
- O, farların parlamasıyla kör oldu ve kazadan kaçınamadı.
Light waves travel through space and various kinds of materials.
- Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
The difference between the right word and almost the right word is the difference between lightning and the lightning bug.
- Doğru kelime ve doğruya yakın kelime arasındaki fark şimşek ve ateş böceği arasındaki farktır.
... in your footballing career so far, what would be the ...
... SAL KHAN: How far do you think we are from that? ...