O, peçeteyi çenesinin altına sıkıştırdı.
- He tucked the napkin under his chin.
Çenesindeki komik büyüme nedir?
- What is that funny growth on Mary's chin?
Bizi yalandan gerçeğe götür.
- Lead us from falsehood to truth.
Bana bir yalan söylüyor olduğuna inanıyorum, Anne dedi keskin bir biçimde. Senin yalan söylediğini biliyorum.
- I believe you are telling me a falsehood, Anne, she said sharply. I know you are.
Benim hayalim, akıcı bir şekilde Çince konuşmak.
- My dream is to speak Chinese fluently.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
The false prophet looks like a lamb, but speaks like a dragon. This indicates his falsehood. He will pretend to be the same as Christ.
Don't tell falsehoods.