Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
- The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
Güller soldu ve Ania çok ağladı.
- Roses withered and Ania cried very much.
Bir şişe roze, lütfen.
- A bottle of rosé, please.
Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
- This is an exceptional rosé wine.
Hayata pembe gözlüklerle bakıyor.
- She looks at the world through rose-colored glasses.
Pembe güller güzeldir.
- Pink roses are beautiful.