a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter

listen to the pronunciation of a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter в Английский Язык Турецкий язык словарь

question
{f} şüphe etmek
question
{f} sorguya çekmek: The police are questioning the suspect. Polisler
question
{f} soru sormak

Tom Mary'ye bir soru sormak istedi. - Tom wanted to ask Mary a question.

Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı. - The pupil held up his hand to ask a question.

question
sorguya çekmek
question
sorun

Sorun için cevap yok. - Your question does not have an answer.

Sorun için cevap yok. - There is no anwser for your question.

question
problem

Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu. - Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.

question
soru

Bu soruyu cevaplamalısın. - You must answer the question.

Sorumun cevabını başıyla onayladı. - She nodded in response to my question.

question
{i} sorgu

Onun dürüstlüğünü asla sorgulamadım. - I would never question his honesty.

Tom sorgu için gözaltına alındı. - Tom was detained for questioning.

question
{f} sorular sormak

Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme. - Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation.

Onlar için çalıştığınız insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum. - I'd like to ask you some questions about some of the people you've been working for.

question
{i} şüphe

Onun zamanında gelip gelmeyeceğinden şüphe ediyorum. - I question whether he'll come in time.

Tom'un patronu onun dürüstlüğünden şüphe duydu. - Tom's employer called his honesty into question.

question
questionlnglysorgu yolu ile
question
{i} mesele

Mesele derinlemesine tartışıldı. - The question was discussed in detail.

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu. - To be or not to be, that is the question.

question
(isim) soru, sorun, mesele, problem, söz konusu, kuşku, şüphe, bilinmez, sorgu, soruşturma, tahkikat
question
{i} tahkikat
question
(fiil) sorgulamak, sorular sormak, soru sormak, kuşkulanmak, şüphe etmek, sorguya çekmek
question
{f} kuşkulanmak
question
{i} söz konusu

Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil. - A trip to America is out of the question.

Onun önerisi, söz konusu değil. - His proposal is out of the question.

question
{i} kuşku

Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı. - Tom made some questionable choices.

Kuşkulu şeyler yaptım. - I've done questionable things.

Английский Язык - Английский Язык
question
a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter

    Расстановка переносов

    a doubt or chal·lenge a·bout the truth or ac·cu·ra·cy of a mat·ter

    Турецкое произношение

    ı daut ır çälınc ıbaut dhi truth ır äkyırısi ıv ı mätır

    Произношение

    /ə ˈdout ər ˈʧalənʤ əˈbout ᴛʜē ˈtro͞oᴛʜ ər ˈakyərəsē əv ə ˈmatər/ /ə ˈdaʊt ɜr ˈʧælənʤ əˈbaʊt ðiː ˈtruːθ ɜr ˈækjɜrəsiː əv ə ˈmætɜr/
Избранное