Tom mucizelere inanan bir dindar bir hristiyandı.
- Tom was a devout Christian who believed in miracles.
Tom'un kız kardeşi dindar bir Hristiyan.
- Tom's sister is a devout Christian.
O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
- He intends to devote his life to curing the sick in India.
Hayatımı eğitime adamak istiyorum.
- I want to devote my life to education.
O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
- He intends to devote his life to curing the sick in India.
Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
devotees thronged the temple.
a devotee of classical music.