Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
- I had no idea that Tom knew so much about zebras.
Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
- I wish my leg didn't hurt so much.
Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
- See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
So much, he replied, sprinkling a small pile of the powder on the table.