O çok hassas bir durumdu.
- That was a very delicate situation.
Şu anda hassas bir konumdayım.
- I am now in a delicate position.
Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
Narin, zarif çiçekler çiçek açmış.
- The delicate, graceful flowers are in bloom.