Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
- We must sleep at least seven hours a day.
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
- He made a journey to Paris.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
- It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
- I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti.
- The object of the journey was to visit Grandma.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Tom bu ay gündüz vardiyasında.
- Tom is on the day shift this month.
Gündüzler gittikçe daha çok ısınıyor.
- The days are getting warmer and warmer.
Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.
- He was regarded as the greatest writer of the day.
Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
- In this day and age, life without electricity is unimaginable.
Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.
- A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too.
Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
- The discovery took place on a warm August day in 1896.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
- She showed me the snaps which she had taken during her journey.
Applicants must be under thirty years old.
- Adaylar otuz yaşın altında olmalılar.
Mary was chosen from among 500 applicants.
- Mary 500 aday arasından seçildi.
The two candidates are struggling for mastery.
- İki aday ustalık için mücadele ediyorlar.
None of the candidates got a majority of the votes.
- Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
... This is what we do, day in and day out. ...
... what a lot of my day is like. ...