Kamuoyu, destekçiler ve muhalifler olarak keskin bir şekilde bölündü.
- Public opinion has been sharply divided into supporters and opponents.
Acımasız hükümetler sık sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.
- Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison.
Onlar iyi rakiplerdi.
- They were good opponents.
Onlar onun rakiplerini tehdit etme tarzını beğenmediler.
- They did not like the way he threatened his opponents.
Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
- Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
- Lincoln welcomed his old political opponent.
Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
- The candidate made wild accusations against his opponent.
Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat opposite Mary.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?