Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
- I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
Kendine otel suiti tuttu.
- She had the hotel suite to herself.
Tom, Boston'un en pahalı otellerinden birinde bir süit kiraladı.
- Tom rented a suite in one of Boston's most expensive hotels.
Sami ana süitte uyudu.
- Sami slept in the master suite.
Bu test maiyeti istikrarsız.
- This test suite is unstable.