Tom'un kesinlikle buradaki şeylerin nasıl işlediği hakkında bir ipucu yok.
- Tom certainly doesn't have any clue about how things work around here.
Tom'un bir ipucu yok.
- Tom doesn't have a clue.
Sana bir ipucu vereyim.
- Let me give you a hint.
En azından bana bir ipucu verebilirsin.
- You could at least give me a hint.
Tom oda için ödememiz gerektiğini ima etti.
- Tom hinted that we should pay for the room.
Konuşmacı siyasi dünyadaki yozlaşmayı ima etti.
- The speaker hinted at corruption in the political world.
Smith, clue Jones in on what's been happening.
... you haven't got a clue what price to offer because no one's ever bought one ...
... I had no clue. ...