Onu adliye binasında alabilirsin, katip ekledi.
- You can get it at the courthouse, the clerk added.
Bob cumartesi günü bakkalda bir kâtip olarak çalıştı.
- Bob worked as a clerk in the grocery store on Saturday.
Tom mayoyu daha büyük bir bedenle değiştirmeye çalıştı fakat tezgahtar ona izin verilmediğini söyledi.
- Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed.
Tom tezgahtara otuz dolar verdi.
- Tom gave the clerk thirty dollars.
Şimdilik, büyük bir mağazada sekreterlik yapıyor.
- For the time being, she is clerking in a department store.
O, Washington Bankasında bir memur.
- He is a clerk at the Bank of Washington.
Babam bir banka memuru.
- My father is a bank clerk.