Tom odaya girdi, bir demet çiçek taşıyordu.
- Tom came into the room, carrying a bunch of flowers.
Tom Uluslararası Kadınlar Günü için Mary'ye bir demet gül getirdi, ama o bunu yersiz buldu.
- Tom brought a bunch of roses for Mary for International Women's Day, but she found it inappropriate.
Üzümler salkımla yetişir.
- Grapes grow in bunches.
Tom bir salkım üzüm aldı ve onları yedim.
- Tom bought a bunch of grapes and I ate them.
Tom diğer çocuklardan bir grup ile vakit geçiriyordu, onların çoğu ondan biraz daha yaşlıydı.
- Tom was hanging out with a bunch of other boys, most of them a bit older than him.
Bir grup insan dışarıda bekleyip duruyordu.
- A bunch of people were standing outside waiting.
Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.
- Used car salesmen are a disreputable bunch.
a bunch of trouble.
A bunch of them went down to the field.
When we had examined this last find, Lord Godalming and Quincey Morris taking accurate notes of the various addresses of the houses in the East and the South, took with them the keys in a great bunch, and set out to destroy the boxes in these places.
... And they had done a bunch of other fantastic music videos. ...
... seeing a whole bunch of hidden fees and hidden charges that you ...