Определение a-weapon в Английский Язык Турецкий язык словарь
- arm
- {i} kol
Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- weapon
- (isim) silâh
- arm
- {i} otorite
- lethal weapon
- (Konuşma Dili) ölümcül silah
- major weapon system
- (Askeri) ana silah sistemi
- weapon
- pusat
- weapon
- (Askeri) SİLAH, HERHANGİ BİR SAVAŞ ALETİ: Düşman personeline veya malzemeye zarar vermek için kullanılan tüfek, süngü, el bombası vs. gibi bir alet
- weapon alfa
- (Askeri) alfa silahı
- weapon selector
- (Askeri) hedef selektörü
- weapon systems
- silah sistemleri
- arm
- {i} koy
O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.
- She keeps him at arm's length these days.
Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.
- Tom put the thermometer under his arm.
- antipersonnel weapon
- antipersonel silah
- antisubmarine weapon
- denizaltı tahrip silahı
- antitank weapon
- tanksavar silah
- arm
- koltuk kolu
- arm
- askerlik
- arm
- askerlik hizmeti
- arm
- silahlandırmak
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
- arm
- şube kol
- atomic weapon
- atom silahı
- automatic weapon
- otomatik silah
- ballistic weapon
- balistik silah
- chemical weapon
- kimyasal silah
- conventional weapon
- konvansiyonel silah
- dual purpose weapon
- çift maksatlı silah
- heavy weapon
- ağır silah
- multiple weapon control panel
- çoklu silah kontrol panel
- nuclear weapon
- nükleer silah
- offensive weapon
- taarruz silahı
- weapon
- silah
Silah ihracatı yasaklandı.
- Weapons export was prohibited.
O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- He used his umbrella as a weapon.
- weapon system officer
- silah sistemi memuru
- weapon
- {i} silâh
Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.
- Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars.
O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- He used his umbrella as a weapon.
- bacteriological weapon
- bakteriyolojik silah
- edged weapon
- Kesici silah
- guided weapon
- güdümlü silah
- hold your weapon at your side!
- senin yanında silahını tütün!
- hold your weapon high
- silahını yüksek tütün
- missile weapon
- (Askeri) Menzilli silah
- ranged weapon
- (Askeri) Menzilli silah
- service weapon
- hizmet silah
- weapon of mass destruction
- kitle imha silahı
- weapon of mass distraction
- kitle oyalama silah
- weapon tuner
- silah tamircisi
- Weapon System Explosive Safety Review Board
- (Askeri) Silah Sistemi Patlayıcı Madde Güvenlik İnceleme Kurulu
- abandoned chemical weapon
- (Kimya) terkedilmiş kimyasal silah
- aerodynamic weapon system
- (Askeri) AERODİNAMİK SİLAH SİSTEMİ: Silah aracı tamamen atmosfer içinde uçan ve hedefe giderken aerodinamik güdüm ve kontrola tabi tutulan bir silah sistemi
- aerospace weapon
- (Askeri) hava-uzay silahı
- aerospace weapon
- (Askeri) HAVA-UZAY SİLAHI: Hava-uzay sahasında seyreden ve satıhta veya hava-uzay sahasındaki bir düşman hedefine tevcih edilen bir silah
- airborne assault weapon
- (Askeri) HAVADAN TAŞINAN TAARRUZ SİLAHI: Hava indirme kıtalarına oynak bir tanksavar kabiliyeti sağlayan zırhsız, hareket kabiliyeti çok, tam tırtıllı top. Havadan bırakılabilir. AIRBORNE BATTLEFIELD COMMAND AND CONTROL CENTER: HAVA MUHAREBE KOMUTA VE KONTROL MERKEZİ: Muharebe ve istihbarat değerlendirme yeri olarak kullanılabilir
- all purpose hand held weapon
- (Askeri) ELDE TAŞINAN GENEL MAKSAT SİLAHI: Hem bölge, hem de nokta hedeflerini ateş altına alabilmek için gerekli cephaneyi kullanabilen, elde taşınır hafif silah
- antiaircraft weapon
- (Askeri) UÇAKSAVAR SİLAHI: bkz: "Duster (antiaircraft weapon) "
- antimechanized weapon
- (Askeri) TANKSAVAR SİLAHI: Bak. "antitank weapon"
- antisatellite weapon
- (Askeri) uydusavar silah
- antitank weapon
- (Askeri) TANKSAVAR SİLAHI: Zırhlı araçlara karşı kullanılmaya elverişli ve bu maksat için imal edilmiş silah. Örneğin; tanksavar topu (antitank gun), Tanksavar tüfek bombası (antitank gxenade), tanksavar roketi (antitank rocket) gibi. Buna "antimechanized weapon" da denir
- arm
- (fiil) silâhlanmak, silâhlandırmak; zırh giydirmek, donatmak, sağlamak; elini uzatmak, destek olmak; sarılmak
- arm
- savaşa hazırlamak
- arm
- {i} cephane
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
- arm
- {i} dal
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
- arm
- {i} silâh
Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
- We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
- arm
- silahlandırma
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
- arm
- donatım teçhizat
- arm
- (İnşaat) kol, arm
- arm
- {f} silahlandırmak; silahlanmak
- arm
- teçhiz etmek
- atomic weapon
- (Askeri) ATOM SİLAHI: bkz: "nuclear weapon"
- bandwidth; biological warfare; biological weapon
- (Askeri) bant genişliği; biyolojik harp; biyolojik silah
- binary weapon
- (Askeri) ikili silah
- biological weapon
- (Askeri) BİYOLOJİK SİLAH: Eklem bacaklılar da dahil, biyolojik maddeleri alan, dağıtan veya yayan bir harp malzemesi kalemi
- boosted fission weapon
- (Çevre) yükseltilmiş fisyon silahı
- boosted rocketfield artillery weapon
- (Askeri) ZENGİN KARIŞIMLI ROKET TOPÇU SİLAHI: Helikopterle taşınabilen ve zengin karışımlı roket prensibine dayanan bir direkt destek topçu silahı. Bu silah XM70,115 mm. olarak da tanınır
- buried chemical weapon
- (Kimya) gömülü kimyasal silah
- carrying weapon
- (Kanun) silah taşıma
- chemical weapon
- (Askeri) KİMYA SİLAHI: Bir kimya maddesini fırlatan, dağıtan veya yayan bir malzeme kalemi
- concealed weapon
- (Askeri) bilerek saklanan silah
- conventional weapon
- (Askeri) KONVANSİYONEL SİLAHLAR: Nükleer, biyolojik yada kimyasal olmayan silahlar
- dual capable weapon
- (Askeri) çift maksatlı silah
- dual purpose weapon
- (Askeri) ÇİFT MAKSATLI SİLAH: Hem hava hem kara ve suüstü hedeflerine karşı etkili ateş edebilecek şekilde imal edilmiş silah
- enclosed weapon station
- (Askeri) kapalı silah istasyonu
- enclosed weapon system
- (Askeri) kapalı silah sistemi
- fission weapon
- (Çevre) fisyon silahı
- flat trajectory weapon
- (Askeri) YATIK MERMİ YOLLU SİLAH: Mermileri havada küçük bir eğri çizerek hemen hemen düz bir hat halinde atan silah. Genel olarak makinalı tüfek ve tüfek birer yatık mermi yollu silahtır
- friendly weapon danger area
- (Askeri) dost ateşi tehlikesi içeren bölge
- fusion weapon
- (Askeri) füzyon silahı
- genetic weapon
- (Askeri) genetik silah
- gun type weapon
- (Askeri) TOP TİPİ SİLAH: Herbiri kritik kitleden az olan, bir veya daha fazla atomu parçalanabilir malzemenin, hızla genişleyen parçalanma zincirinin sonucu olarak patlayabilecek bir kritik üstü kütle oluşturmak üzere çok hızlı bir şekilde bir araya getirildiği bir aygıt. GUN 280 M. (VERY HEAVY ARTILLERY): 280 MM. LİK TOP (ÇOK AĞIR TOPÇU): Özellikle bir nükleer mermi atmak üzere imal edilmiş seyyar bir top. Bu topta hareket kabiliyeti, bir adet iki uçlu bir taşıt aracıyla sağlanmıştır
- heavy antitank weapon
- (Askeri) AĞIR TANKSAVAR SİLAHI: Zırhlı veya diğer hedefleri tahrip etmek için yerden veya araçtan kullanılabilen silah
- heavy assault weapon
- (Askeri) AĞIR HÜCUM SİLAHI: Zırhlı araçları ve diğer cansız hedefleri ortadan kaldırmada kullanılan, yerde ve araç üzerinde faaliyet gösterebilir silah
- heavy weapon ammunition
- (Askeri) Ağır silh cephansei
- implosion weapon
- (Askeri) NÜKLEER BİR SİLAH: Normal basınçta kritik kütleden daha az belli bir miktar atomları parçalanabilen maddenin, hacminin aniden kompresyonla düşürülmesi (kimyasal patlayıcılar kullanılarak yapılır) neticesinde nükleer patlama husule getirerek kritik üstü duruma geldiği bir silah
- implosion weapon
- (Askeri) içte tetikleyici silah
- implosion weapon
- (Askeri) çökertme silahı
- infantry support weapon
- (Askeri) piyade destek silahı
- kiloton weapon
- (Askeri) KİLOTON SİLAH: Etkisi binlerce ton trinitrotoluen (TNT) patlayıcı karşılığı olarak ifade edilen 1 ila 99 kilotonluk bir etki yaratan bir nükleer silah. Bak. "megaton weapon", "nominal weapon", "sub kiloton weapon"
- laser guided weapon
- (Askeri) LAZER GÜDÜMLÜ SİLAH: Bir lazer ışınıyla işaretlenmiş/Nişan alınmış bir hedeften yansıyan lazer enerjisini tespit ederek ve bu sinyalleri işleme tabi tutmak suretiyle silahı bu yansıma noktasına yöneltmek üzere güdüm komutları sağlayan bir cihaz kullanan silah
- major weapon system
- (Askeri) ANA SİLAH SİSTEMİ: Askeri acil durum, kritiklik veya kaynak ihtiyaçları nedeniyle Savunma Bakanlığı tarafından, ulusal çıkarlar açısından hayati olduğu belirlenen, sınırlı sayıdaki sistemler veya alt sistemlerden biri
- megaton weapon
- (Askeri) MEGATONLUK SİLAH: Kudreti milyonlarca tonluk TNT infilak maddesi eşitleri ile ölçülen bir nükleer silah. Ayrıca Bak. "kiloton weapon", "nominal weapon", "subkiloton weapon"
- minimum residual radioactivity weapon
- (Askeri) ASGARİ KALICI ETKİSİ OLAN SİLAH: Serpinti, radyoaktif yağmur ve patlamanın olduğu bölgedeki radyoaktivite gibi istenmeyen etkileri optimum şekilde azaltmak üzere tasarlanmış bir nükleer silah. Ayrıca bakınız: "salted weapon"
- multi capable weapon
- (Askeri) çok maksatlı silah
- multiple antiaircraft weapon
- (Askeri) ÇOK NAMLULU HAVA SAVUNMA SİLAHI: Birden çok ateşleme tertibatı veya namlusu bulunan hava savunma silahı
- multipurpose close support weapon
- (Askeri) ÇOK MAKSATLI YAKIT DESTEK SİLAHI: Nükleer de dahil olmak üzere, çeşitli harp başlıklarını, sütre gerisinden atabilen bir yakıt destek kara silahı
- murder weapon
- suç aleti (cinayet)
- murder weapon
- cinayet silahı
- nominal weapon
- (Askeri) SONUÇ SİLAH, NOMİNAL SİLAH: Ortalama 20 kiloton kudret meydana getiren bir nükleer silah. Ayrıca bakınız: "kiloton weapon", "megaton weapon", "subkiloton weapon"
- nuclear weapon
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH: Önceden belirlenmiş kurma, toplama ve ateşleme sırasının tamamlanmasına bağlı olarak istenilen nükleer reaksiyonu ve enerjinin dışa salıverilmesini gerçekleştirecek kapasiteyi haiz amaçlanan nihai tasarımındaki tam bir parça (örneğin; içeride patlama tipi, top ile atılan tip, termonükleer tip)
- nuclear weapon accident
- (Askeri) (DOD) (S) NÜKLEER SİLAH KAZASI (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): Nükleer silahların veya radyolojik nükleer silah parçalarının neden olduğu, aşağıdakilerden herhangi biriyle sonuçlanan beklenmedik bir olay: a. Bir savaşın başlaması için tehlike oluşturabilecek nükleer kapasiteli bir silah sisteminin, ABD kuvvetleri veya ABD. nin desteklediği müttefik kuvvetler tarafından kazaen veya müsaadesiz olarak fırlatılması, ateşlenmesi veya kullanılması, b. Nükleer infilak c. Bir nükleer silahın veya radyolojik nükleer silah parçasının nükleer olmayan nedenlerle infilakı veya yanması d. Radyoaktif kirlilik e. Bir nükleer silaha veya radyolojik nükleer silah parçasına, tehlike nedeniyle elden çıkarılmasında-denize atılması-dahil olmak üzere el konulması, bunların çalınması, kaybedilmesi ve tahrip edilmesi f. Fiili veya ima edilen halk tehlikesi
- nuclear weapon accident
- (Askeri) (NATO) (S) NÜKLEER SİLAH KAZASI (NATO): Nükleer silahların veya onların parçalarının, insan yaşamı veya mülkiyet için bilfiil veya muhtemel tehlike yaratacak şekilde kaybedilmesinin veya tahrip olmasının veya ciddi şekilde hasara uğramasının kapsandığı herhangi bir önceden planlanmamış durum
- nuclear weapon allocation
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH TAHSİSİ: Bir komutanın, nükleer harp müsaadesi verildiği zaman, sarf edebileceği nükleer silah cins ve miktarının bir üst makam tarafından bildirilmesi. Tahsis; genel olarak, belirli bir harekat süresini ifade eder. Böyle bir tahsis; mutlak surette silahla fiilen sahip olunması veya silahın teslim alınmış olması demek değildir. Bak. "allocation" ve "special ammunition allocation"
- nuclear weapon degradation
- (Askeri) NÜKLEER BAŞLIK BOZUKLUĞU: Bir nükleer harp başlığının, beklenen nükleer etkisinin azalacak derecede bozulması
- nuclear weapon employment time
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH KULLANMA ZAMANI: Bir nükleer silahın, atış kararı verildikten sonra atılması gereken zaman
- nuclear weapon exercise
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH TATBİKATI: Ani harekat hazırlığı ile direkt ilgisi bulunmayan bir harekat. Bir silahın normal depo yerinden çıkarılmasını, kullanılmaya hazırlanmasını, kullanacak bir birliğe teslimini, ve-bir hava aracına yüklenip depoya iadesi dahil-bir eğitim tatbikat arazisindeki hareket ve intikallerini içine alır. Yukarıdaki çalışmaların hepsini veya bir kısmını kapsamakla beraber, fırlatma ve uçuş faaliyetlerini içermektedir. Tipik tatbikat şekilleri; hava aracına yükleme ve indirme tatbikatları, kara hazırlık ve taktik tatbikatları ile birliğin verilen görevi yerine getirme imkan ve kabiliyetinin değerlendirmesi amacıyla yapılan çeşitli denetlemelerdir. Ayrıca bakınız: "immediate operational readiness", "nuclear weapon maneuver"
- nuclear weapon maneuver
- (Askeri) (DOD, NATO) NÜKLEER SİLAH MANEVRASI (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO): Ani harekat hazırlığı ile direkt ilgisi bulunmayan bir faaliyet. Nükleer silah tatbikatında gösterilen bütün faaliyetler ile birlikte-silahın ateşlenmesinin haricinde-hava araçları ile uçuşu da içine alır. Tipik manevra şekilleri, nükleer harekat hazırlık manevraları ile taktik hava harekatı manevralarıdır. Ayrıca bakınız: "immediate operational readiness", "nuclear weapon exercise"
- nuclear weapon maneuver
- (Askeri) (IADB) NÜKLEER SİLAH MANEVRASI (AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Ani hareket hazırlığı ile direkt ilgisi bulunmayan bir faaliyet. Nükleer silah tatbikatında gösterilen bütün faaliyetlerle birlikte-silahın atışı hariç-hava araçları ile uçuşu da içine alır. Tipik manevra şekilleri; nükleer harekat hazırlık manevraları ile taktik hava harekatı manevralarıdır. Ayrıca bakınız: "immediate operational readiness", "nuclear weapon exercise"
- nuclear weapon state
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH MEMLEKETİ, DEVLETİ: Bak. "military nuclear power"
- nuclear weapon suballocation
- (Askeri) TALİ NÜKLEER SİLAH TAHSİSİ: Asli birlik komutanlarının, harekat alanı görevlerinden tahsis edilmiş kısımlara uygun olarak, ast komutanlara nükleer silah tahsisinde yaptıkları işlem
- nuclear weapon surety
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH EMNİYETİ: Nükleer silahların emniyetine, güvenliğine ve güvenirliğine katkıda bulunan ve hiç bir nükleer silah kazası, olayı, müsaade edilmemiş patlama veya hedef üzerinde nükleer başlık bozukluğu olmayacağı hususunda itimat telkin eden malzeme, personel ve usuller
- nuclear weapon system
- (Askeri) NÜKLEER SİLAH SİSTEMİ: Silah, ilgili yardımcı teçhizat ve taşıma aracına verilen birleşik terim
- offensive weapon
- (Kanun) saldırı silahı
- offensive weapon
- (Kanun) suç aleti
- particle beam weapon
- (Askeri) parçacık ışın silahı
- pole weapon
- (Askeri) sırıklı silah
- primary weapon
- (Askeri) ESAS SİLAH: Bir muharebe birliğinin belli başlı silahı. Bir piyade bölüğünde; tali veya yardımcı silah olan el bombası veya kimya mermilerine kıyasla piyade tüfeği esas veya temel silahtır. Buna (primary armament) da denir. Bak. "secondary weapon"
- radiological weapon
- (Askeri) RADYOLOJİK SİLAHLAR, RADYOAKTİF SİLAHLAR: Radyoaktif maddeler veya bunları kullanmaya yarayan silah ve aletler
- rapid fire weapon
- (Askeri) seri ateşli silah
- rapid fire weapon
- (Askeri) SERİ ATEŞLİ SİLAH: Süratli ateş etme kabiliyetinde silah
- recoil operated weapon
- (Askeri) geri tepmeli silah
- recoilless weapon
- (Askeri) Geri tepmesiz silah
- salted weapon
- (Askeri) TAKVİYE EDİLMİŞ SİLAH: Normal elemanlarına, izotoplarına veya parçalarına ilaveten patlama sırasında nötronları yakalayıp radyoaktif parçaları bilinen radyoaktif silah artıkları üstünde üreten nükleer silah. Ayrıca bakınız: "minimum residul radioactivity weapon"
- secondary weapon
- (Askeri) TALİ SİLAH: Bir birlikte; araç mevki veya uçağın destekleyici veya yardımcı silahı. Bu, genel olarak, esas silahtan daha küçük çaptadır ve vazifesi esas silahı korumak veya ateşini tamamlamaktır. Bak. "primary weapon"
- secondary weapon
- (Askeri) yardımcı silah
- semiautomatic weapon
- (Askeri) YARI OTOMATİK SİLAH: Her atıştan sonra otomatik olarak dolan ve ateşe hazırlanan; fakat tetiğin her çekilişinde, ancak bir mermi ateşleyen silah
- shoulder weapon
- (Askeri) DİPÇİK TABANLI SİLAH: Dipçiği omuza yerleştirip elde tutularak ateş edilecek şekilde yapılmış herhangi bir silah. Tüfek, karabina, av tüfeği, otomatik tüfek, roketatar ve 57 mm. lik geri tepmesiz toplar bu çeşittendir
- shoulder weapon
- dipçikli silah
- shoulder weapon
- (Askeri) dipçik tabanlı silah
- siege weapon
- kuşatma silahı
- single shot weapon
- (Askeri) TEK ATEŞLİ SİLAH: Eski usul tüfeklerde olduğu gibi her atış için elle doldurulmaya ihtiyaç gösteren silah. Buna (single loader) da denir
- special operations wing; standoff weapon; statement of work
- (Askeri) özel harekat kanadı; uzak menzilli silah; iş tanımı
- static weapon
- (Askeri) statik kimya silahı
- static weapon
- (Askeri) STATİK KİMYA SİLAHI: Kimya silindiri gibi, konulduğu yerden kimya harbi maddeleri neşreden bir silah
- subkiloton weapon
- (Askeri) KİLOTON ALTI SİLAH: Bir kilotonun altında bir etki oluşturan nükleer bir silah. Ayrıca bakınız: "kiloton weapon", "nominal weapon"
- supporting weapon
- (Askeri) DESTEK SİLAHI: Kuruluşunda bulunmadığı bir birliğe yardımda bulunmak veya bu birliği korumak için kullanılan silah
- supporting weapon
- (Askeri) destek silahı
- tactical nuclear weapon employment
- (Askeri) TAKTİK NÜKLEER SİLAH KULLANIMI: Kara, deniz ve hava kuvvetlerinin nükleer silahları düşman kuvvetlere, destek tesisleri ve imkanlarına sınırlı kapsamdaki askeri görevlerin yerine getirilmesine katkıda bulunacak hareketlerin desteğinde, veya genellikle askeri harekat bölgesinde sınırlandırılmış askeri komutanlığının manevra programının desteğinde kullanılması
- terrier land weapon system
- (Askeri) TERRIER KARA SİLAH SİSTEMİ: Yerden fırlatma ve güdüm cihazlı, amfibi harekat için özel olarak geliştirilmiş terrier RIM-2B ve RIM-2C kullanan satıhtan satha hava füze sistemi. Bu cihaz deniz kuvvetlerinde kullanılan sistemin daha hafif ve karada hareket kabiliyetine sahip modelidir
- the weapon will jam and
- (Askeri) Silah tutukluk yapacak ve kullanılmayacak
- thermonuclear weapon
- (Askeri) TERMONÜKLEER SİLAH: Devterium ve trityum gibi hidrojen izotoplarının parçalanmasıyla enerji açığa çıkması gibi hafif çekirdeklerin parçalanması için çok yüksek sıcaklıkların kullanılıp enerjiyi serbest bırakma. Gerekli yüksek sıcaklık bir fizyon vasıtasıyla elde edilir
- thrust weapon
- saplama silahı
- toxin weapon
- (Askeri) toksin silahı
- war reserve; weapon radius
- (Askeri) harp ihtiyadı; silah yarıçapı
- weapon
- weaponrysilahlar
- weapon alfa
- (Askeri) ALFA SİLAHI: Roketle tahrik edilir, ortalama 1000 yarda menzilli 12,75 lik su bombası
- weapon and pay load identification
- (Askeri) SİLAH VE TAŞINABİLİR YÜK TANIMLAMASI: Bir taarruzda kullanılan silah çeşitlerinin belirlenmesi. 2. Bir atmosfere geri dönüş bölmesiyle bu araçla birlikte kullanılan atmosfere dönüş yardım cihazları arasında yapılan ayrım. Ayrıca bakınız: "attack assesment"
- weapon component
- (Çevre) silah bileşeni
- weapon control order
- (Askeri) silah kontrol emri
- weapon debris
- (Askeri) (NUCLEAR) SİLAH KALINTISI (NÜKLEER): Bir nükleer silahın patlamasından sonra geriye kalan kalıntılar. Yani muhafaza için kullanılan malzeme ve silahın diğer parçalarının yanı sıra, fizyon artıklarıyla birlikte kullanılmamış plütonyum veya uranyum
- weapon debris (nuclear)
- (Askeri) silah kalıntısı (nükleer)
- weapon emplacement
- (Askeri) Silah mevzii
- weapon engagement status
- (Askeri) silahlı çatışma durumu
- weapon engagement zone
- (Askeri) silahlı çatışma bölgesi
- weapon engagement zone
- (Askeri) SİLAH HEDEF KARŞILAMA BÖLGESİ: Hava savunmasında hedefin karşılanması belirli bir silah sisteminin sorumluluğunda olan boyutları belirlenmiş hava sahası. Ayrıca bakınız: "fighter engagement zone", "short range air defence engagement zone"
- weapon locating radar
- (Askeri) silah tespit radarı
- weapon pit
- (Askeri) silah mevzii
- weapon pits
- (Askeri) Silah mevzii(yerin kazılmasıyla)
- weapon platform
- (Askeri) silah sehpaları
- weapon platform
- (Askeri) kundak ve kundak kolları
- weapon selector
- (Askeri) HEDEF SEÇİMİ; HEDEF SELEKTÖRÜ: Bir harita üzerinde hasar yarı çapları ile bir hedef arasında ilişki kurmak için kullanılan dairesel bir ölçek
- weapon signature
- (Askeri) silah tanıma özelliği
- weapon storage site
- (Askeri) silah depolama bölgesi
- weapon support equipment
- (Askeri) silah destek teçhizatı
- weapon system employment concept
- (Askeri) SİLAH SİSTEMİ KULLANMA KONSEPTİ: Belirli bir teçhizat veya silah sisteminin taktik kavramı ve gelecekteki prensipler çerçevesi içinde nasıl kullanılacağını gösteren, ana özellikleri temel alan geniş kapsamlı tanımlama
- weapon system logistic officer
- (Askeri) SİLAH SİSTEMİ LOJİSTİK SUBAYI
- weapon system manager
- (Askeri) silah sistem yöneticisi
- weapon system manager
- (Askeri) Bak. "system manager"
- weapon system officer
- (Askeri) silah sistem subayı
- weapon system operator
- (Askeri) silah sistem operatörü
- weapon system reliability
- (Askeri) silah sisteminin güvenilirliği
- weapon system video
- (Askeri) silah sistemi videosu
- weapon training
- (Askeri) silah eğitimi