Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
- Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
The horse trotted down the road.
- At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
The reason why we cannot support his view will be given below.
- Onun görüşünü destekleyememizin nedeni aşağıda verilecektir.
Who lives in the room below?
- Aşağıdaki odada kim yaşıyor?
We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
- Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
Tom ran down the stairs.
- Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
Tom walked down the street.
- Tom caddenin aşağısına doğru yürüdü.
The horse trotted down the road.
- At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
He has an inferiority complex.
- Onun bir aşağılık kompleksi var.
Sports cured him of his inferiority complex.
- Spor onun aşağılık kompleksini tedavi etti.
Hanover is the capital of Lower Saxony.
- Hannover Aşağı Saksonya'nın başkentidir.
The actual price was lower than I had thought.
- Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
Mary cleaned her apartment from top to bottom.
- Mary dairesini baştan aşağı temizledi.
They are examining him from top to bottom.
- Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
Tom and Mary are more or less the same weight.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar.
This book costs more or less 20 euros.
- Bu kitap aşağı yukarı 20 avroya mâl oldu.
We saw the parade move down the street.
- Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
No one should be subjected to such humiliation.
- Hiç kimse böyle bir aşağılanmaya maruz bırakılmamalıdır.
There was a watermill under the dam.
- Barajın aşağısında bir su değirmeni vardı.
My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.
- Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
Let's go downstairs for dinner.
- Akşam yemeği için aşağı kata inelim.
Jimmy, breakfast is ready. Come downstairs.
- Jimmy, kahvaltı hazır. Aşağıya gel.