An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
Tom received an urgent message to call his wife.
- Tom karısını araması için acil bir mesaj aldı.
You need immediate medical attention.
- Acil tıbbi mücadeleye ihtiyacın var.
Only an immediate operation can save the patient's life.
- Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.
We have something pressing to discuss.
- Tartışacak acil bir şeyimiz var.
We have more pressing things to discuss.
- Tartışmak için daha acil şeylerimiz var.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
In case of an emergency, push this button.
- Acil bir durumda, bu düğmeye basın.
In case of emergency, call 119.
- Acil durumda, 119'u arayın.
What number should I call in case of an emergency?
- Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
Tom got an emergency call and had to leave work.
- Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.
When he got into the emergency department, they said he just imagined everything.
- O, acil servise vardığında onlar her şeyi düşündüğünü söyledi.
I had to go to the emergency room.
- Acil servise gitmem gerekti.
They're taking Mary to the emergency room.
- Mary'yi acil servise götürüyorlar.
Tom ended up in the emergency room.
- Tom acil odasında düştü.
Tom has been taken to the emergency room.
- Tom acil servise götürüldü.
Where should I go to be admitted into the emergency room?
- Acil servise kabul edilmek için nereye gitmeliyim?
Before you go to bed in a hotel, familiarize yourself with the location of the emergency exit.
- Bir otelde yatmadan önce acil çıkışın yerini öğrenin.
Take the emergency exit!
- Acil çıkışı kullanın!