açarak

listen to the pronunciation of açarak
Турецкий язык - Английский Язык
switching on
opening

They celebrated his success by opening a bottle of wine. - Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.

hungry

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

açarak yaymak
roll out
delik açarak batırmak
scuttle
hunger

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

Because of hunger and fatigue, the dog finally died. - Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.

(Tıp) fast

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

She was careful opening the drawer. - O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

(Bilgisayar) bloom

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

The roses are blooming early this year. - Güller bu yıl erken çiçek açıyor.

unseal
unveil

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

switch on

Tom clicked the light switch on. - Tom lamba anahtarını açtı.

Tom stood at the door, flipping the light switch on and off. - Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.

unfold

The man was folding and unfolding his arms. - Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.

Tom unfolded the newspaper and started to read it. - Tom gazeteyi açtı ve onu okumaya başladı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

Don't open this door, please. - Bu kapıyı açma, lütfen.

turn on

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

Please turn on the radio. - Lütfen radyoyu açar mısın?

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Please forgive me for opening your letter by mistake. - Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.

Would you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

unfurl
{f} opened

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

He opened a checking account with the bank. - O, bankada bir çek hesabı açtı.

tune in on
unpack

Tom is in the other room, unpacking boxes. - Tom diğer odada kutuları açıyor.

Tom hasn't unpacked yet. - Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

clear off
uncover

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

disclose

No financial details were disclosed. - Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Speech exposes what the brain is worth. - Konuşma, beynin değerini açığa vurur.

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the front gate. - Tom ön kapının kilidini açtı.

Tom unlocked the car door. - Tom araba kapısını açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

Alcohol affects you more quickly on an empty stomach. - Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.

You shouldn't take this medicine on an empty stomach. - Bu ilacı aç karnına almamalısın.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

bacaklarını açarak durma
straddle
bacaklarını açarak durmak
straddle
bacaklarını dümdüz açarak eğilme hareketi
splits
bacaklarını dümdüz açarak eğilmek
do the splits
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение açarak в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak