They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
He whispered to me that he was hungry.
- O, bana aç olduğunu fısıldadı.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
Many of the workers died of hunger.
- İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
Keep your eyes open, it's going to happen fast.
- Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened.
- Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.
The file cabinet drawers are open.
- Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.
Tulips will bloom soon.
- Laleler yakında çiçek açacaklar.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
May I switch on the light?
- Işığı açabilir miyim?
Switch on the light. I can't see anything.
- Işığı aç, bir şey göremiyorum.
Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it.
- Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.
Tom unfolded the letter and read it.
- Tom mektubu açtı ve onu okudu.
Don't open this door, please.
- Bu kapıyı açma, lütfen.
Tatoeba is open source.
- Tatoeba açık kaynaklıdır.
Could you turn on the light please?
- Lütfen ışığı açar mısınız?
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
Do you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Would you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
When he opened the door he had nothing on but the TV.
- Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.
I sat back in the armchair and opened the book.
- Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.
I have just arrived. I haven't even unpacked my bags.
- Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.
Tom is in the other room, unpacking boxes.
- Tom diğer odada kutuları açıyor.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
He disclosed my secret.
- O, sırrımı açığa çıkardı.
You ought not to have disclosed the secret.
- Sırrı açıklamamalıydın.
Tom was going to expose us.
- Tom bizi açığa çıkaracaktı.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
Give me the keys so I can unlock the door.
- Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver.
Tom unlocked the front door.
- Tom ön kapının kilidini açtı.
I opened the box, but it was empty.
- Kutuyu açtım fakat o boştu.
Tom opened the trunk and found it empty.
- Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.
I might be able to help you unclog your sink.
- Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
Can you unclog the toilet?
- Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?
Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary.
- Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.