Babies cry when they are hungry.
- Bebekler aç olduklarında ağlarlar.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
My stomach is clenched with hunger.
- Midem açlıktan yapıştı.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
The file cabinet drawers are open.
- Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.
The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
Tulips will bloom soon.
- Laleler yakında çiçek açacaklar.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
He knows how to switch on the lamp.
- O, lambayı nasıl açacağını biliyor.
Switch on the light. I can't see anything.
- Işığı aç, bir şey göremiyorum.
Tom unfolded the letter and read it.
- Tom mektubu açtı ve onu okudu.
Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it.
- Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.
Tatoeba is open source.
- Tatoeba açık kaynaklıdır.
Twitter loves open source.
- Twitter, açık kaynağı sever.
Please turn on the television.
- Lütfen televizyonu aç.
Please turn on the radio.
- Lütfen radyoyu açar mısın?
Do you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
He opened a checking account with the bank.
- O, bankada bir çek hesabı açtı.
I should finish unpacking.
- Paketi açmayı bitirmeliyim.
Tom hasn't unpacked yet.
- Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
He disclosed his intentions.
- O evlenme niyetini açıkladı.
No financial details were disclosed.
- Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.
Speech exposes what the brain is worth.
- Konuşma, beynin değerini açığa vurur.
Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press.
- Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.
Tom unlocked the car door.
- Tom araba kapısını açtı.
Give me the keys so I can unlock the door.
- Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver.
Tom opened the trunk and found it empty.
- Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.
You shouldn't take this medicine on an empty stomach.
- Bu ilacı aç karnına almamalısın.
I might be able to help you unclog your sink.
- Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
Can you unclog the toilet?
- Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?
Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary.
- Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.