All you need to know is explained in the instructions manual.
- Tüm bilmeniz gerekenler kullanım kılavuzunda açıklanmaktadır.
Nobody could explain how the thing was made.
- Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
He explained later how he made this decision.
- Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
He explained later how he made this decision.
- Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
He explained the literal meaning of the phrase.
- O, ifadenin tam anlamını açıkladı.
Sorry, I'm bad at explaining.
- Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.
He had no difficulty explaining the mystery.
- O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
- Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
I don't understand this word. Could you paraphrase it?
- Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?