açıklamak

listen to the pronunciation of açıklamak
Турецкий язык - Английский Язык
clarify

I'd like to clarify that. - Onu açıklamak istiyorum.

I just wanted to clarify that. - Sadece onu açıklamak istedim.

explain

It would take me too much time to explain to you why it's not going to work. - Bunun niçin işe yaramayacağını sana açıklamak çok fazla zamanımı alır.

Tom wanted to give Mary a chance to explain why she hadn't yet done the work. - Tom Mary'ye işi henüz niçin yapmadığını açıklamak için bir fırsat vermek istedi.

state
declare
account

He gave an account of how he had escaped. - O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.

account for smth
express

Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying. - Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.

to explain, clarify
clear up
unfold
show forth
clear

He wants to make something clear. - O bir şeyi açıklamak istiyor.

give smth. publicity
develop
dilate
unclose
to disclose, make public, reveal
to explain, to expound; to clarify, to enlighten; to make public
make smth. clear
to comment on
unveil
account for
deliver oneself
dot the I's
lay open
declassify
spit out
{f} intimate
get
(Havacılık) illustrate
announce
certify
attest
(Politika, Siyaset) display
enlighten
construe
demonstrate
define

Some words are hard to define. - Bazı kelimeleri açıklamak zordur.

show
(Dilbilim) give out
divulge
{f} explicate
give voice to
expound
bring sth into focus
publish
put over
verbalize
assert
set out
profess
put across
set forth
get a cross
put
elucidate
popularize
let on
communicate
comment on
{f} plead
expound upon
{f} gloss
return
get across
{f} impart
{f} evidence
resolve
set up
{f} enucleate
açıklama
statement

Tom's statement is pure nonsense. - Tom'un açıklaması tamamen saçma.

I have a brief statement. - Benim kısa bir açıklamam var.

açıklama
{i} explanation

Tom's explanation is very elaborate. - Tom'un açıklaması çok ayrıntılı.

Thank you for your explanation. - Açıklaman için teşekkürler.

açıklamak işi, izah
To explain the work, explain
açıklama
{i} instruction

The children didn't seem to understand the instructions. - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.

açıkla
explain

He explained the literal meaning of the phrase. - O, ifadenin tam anlamını açıkladı.

He explained later how he made this decision. - Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.

açıklama
description

The sight was splendid beyond description. - Görüş, açıklamanın ötesinde görkemli oldu.

We need a detailed description of what happened. - Neler olduğuna dair detaylı bir açıklamaya ihtiyacımız var.

düşüncesini açıklamak
comment
açıkla
{f} explained

I explained the reason in detail. - Ben nedeni ayrıntılı olarak açıkladım.

I explained the accident to him. - Ona kazayı açıkladım.

açıklama
definition
açıklama
disclosure
açıklama
{i} illustration
başka kelimelerle açıklamak
paraphrase
açıklama
direction

According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years. - İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.

çizerek açıklamak
delineate
açıklama
{i} comment
ayrıntılı olarak açıklamak
spell out
açıkla
{f} explaining

He had no difficulty explaining the mystery. - O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.

Sorry, I'm bad at explaining. - Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.

açıklama
explication
açıklama
{i} explaining

He had no difficulty in explaining the mystery. - Gizemi açıklamada zorluk çekmedi.

Sorry, I'm bad at explaining. - Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.

açıklama
{i} account

The three people gave three different accounts of the accident. - Üç kişi kazayla ilgili üç farklı açıklama yaptı.

Her account of the incident agrees with yours. - Onun olayla ilgili açıklaması sizinki ile uyuyor.

örnekle açıklamak
demonstrate
açıklama
professing
açıklama
(Bilgisayar) comments
açıklama
(Bilgisayar) help

Thanks for your explanation. It helps to understand the sentence correctly. - Açıklaman için teşekkürler. Bu, cümleyi doğru anlamaya yardımcı olur.

I just wanted to explain why I couldn't help the other day. - Sadece geçen gün neden yardım edemediğimi açıklamak istedim.

açıklama
expo

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

açıklama
(Ticaret) narrative
açıklama
instructions

The children didn't seem to understand the instructions. - Çocuklar açıklamaları anlıyor gibi görünmüyorlardı.

açıklama
(Bilgisayar) defined
açıklama
representation
açıklama
(Bilgisayar) comm
açıklama
(Ticaret) specification
açıklama
evidencing
açıklama
expound
açıklama
(Askeri,Kanun,Ticaret) annotation

Please do not add annotations in sentences. - Lütfen cümlelere ek açıklamalar eklemeyin.

Don't include annotations as part of sentences. - Açıklamaları cümlelerin bir parçası olarak dahil etmeyin.

açıklama
(Bilgisayar) description for
örneklerle açıklamak
illustrate
kısa ve öz biçimde açıklamak
encapsulate
açıkla
{f} expounded
açıkla
got across
açıkla
{f} professing
açıkla
profess

Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books. - Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

açıkla
elucidate
açıkla
expound
açıkla
{f} paraphrase

I don't understand this word. Could you paraphrase it? - Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?

açıkla
{f} professed
açıkla
get across
açıkla
{f} expounding
açıklama
elucidation
açıklama
exposition
açıklama
clarification

Thanks for the clarification. - Açıklama için teşekkürler.

I just want clarification. - Ben sadece açıklama istiyorum.

açıklama
commentary
açıklama
assertion
açıklama
rationale
açıklama
divulgement
açıklama
gloss
açıklama
{i} expounding
açıklama
report

The economic minister gives a yearly report. - Ekonomi bakanı yıllık açıklama yapar.

The economic minister gives a monthly report. - Ekonomi bakanı aylık açıklama yapar.

açıklama
key
açıklama
interpretation
önceden açıklamak
premise
adaylığını açıklamak
announce
amacını net olarak açıklamak
make oneself clear
ayrıntılarıyla açıklamak
circumstantiate
açıkla
spit it out !
açıkla
speak
açıkla
say what you have to say!
açıkla
justify
açıkla
justified
açıkla
premises
açıkla
premise
açıkla
spit it out
açıklama
explanation, declaration, statement, exposition
açıklama
remark , comment
açıklama
hearing
açıklama
declaration

The leader made formidable declarations. - Lider müthiş açıklamalar yaptı.

açıklama
illumination
açıklama
explanation, statement
açıklama
(Hukuk) disclosure, statement, clarification
açıklama
endorsement
açıklama
indorsement
açıklama
{i} profession

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

açıklama
{i} paraphrase
açıklama
blurb
açıklama
justification
açıklama
apologia
açıklama
dying

Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying. - Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.

babası olduğunu açıklamak
declare paternity
bildiklerini açıklamak
show one's cards
bilgileri halka açıklamak
go public
daha fazla resimle açıklamak
grangerize
doğrusunu açıklamak
straighten
doğrusunu açıklamak
straighten out
düşüncelerini açıklamak
air one's views
en geniş anlamı ile açıklamak
maximize
etraflıca açıklamak
expatiate
geniş olarak açıklamak
amplify
görüşünü açıklamak
air one's views
her şeyi açıklamak
put all the goods in the shopwindow
her şeyi açıklamak
show one's cards
kabaca açıklamak
sketch
kamuoyuna açıklamak
publish
kısa ve öz biçimde açıklamak
incapsulate
kısa ve öz biçimde açıklamak
explain briefly
mantığa göre açıklamak
pragmatize
samimi olarak açıklamak
put one's cards on the table
sır açıklamak
disclose a secret
sır açıklamak
reveal a secret
sır açıklamak
tell someone a secter
takdiri açıklamak
cite
çekinmeden açıklamak
make no bones of it
çıkma yaparak açıklamak
annotate
Турецкий язык - Турецкий язык
Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek
Açıkça söylemek, ifşa etmek: "Kenan Bey bunun kuru bir inanç olmadığını da ilk defa açıkladı."- T. Buğra
Bir sorunla ilgili aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek
Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediğini belirtmek, yorumlamak
Bir sorunla ilgili olarak aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek
Açıkça söylemek, ifşa etmek
Bir konuyla ilgili olarak gerekli bilgileri vermek, izah etmek
(Osmanlı Dönemi) TELVİH
Açıklama
(Hukuk) TELVİH
Açıklama
(Hukuk) TAVZİH
Açıklama
ifşa
Açıklama
(Hukuk) İZHAR
Açıklama
izah

İhtimamla izahını yaptı. - Özenle açıklamasını yaptı.

açıklama
Açıklamak işi, izah: "Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz."- Anayasa
açıklama
Açıklamak işi, izah
açıklamak
Избранное