Tom doesn't get outdoors much.
- Tom çok açık havaya çıkmaz.
Tom loves being outdoors.
- Tom açık havayı çok seviyor.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
We spent three hours in the open air.
- Açık havada üç saat geçirdik.
Tom loves being outdoors.
- Tom açık havayı çok seviyor.
In the summer, we enjoy outdoor sports.
- Yazın, açık hava sporlarını severiz.
We spent the day in the open air.
- Günü açık havada geçiririz.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
The open-air concert was cancelled because of the rain.
- Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra açık hava gelir.