This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
My camera's display is defective.
- Benim kameranın görüntüsü bozuk.
It's the living image of your grandfather.
- O, büyük babanın canlı görüntüsüdür.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
I love the scenery viewable from the Shinkansen.
- Ben Shinkansen'den görüntülenebilir manzarayı seviyorum.
There are no real visions.
- Gerçek görüntüler yoktur.
I love the scenery viewable from the Shinkansen.
- Ben Shinkansen'den görüntülenebilir manzarayı seviyorum.
She made her first appearance as a musician.
- İlk görüntüsünü bir müzisyen olarak yaptı.
A great man doesn't care about his appearance.
- Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.
He reviewed the footage frame by frame.
- O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
Don't judge a man by the way he looks.
- Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
She gives me a nasty look every time she sees me.
- O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
He was frightened by the sight.
- Görüntüden korkmuştu.
We lost sight of the man in the crowd.
- Biz kalabalıkta adamın görüntüsünü kaybettik.
Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
- Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli buzulkuşu görüntüsünü beğendi.
My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
- Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.