Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
O, partiye geç geldi.
- He appeared at the party late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I'm so late.
Geç kalmaktan korktum.
- I was afraid I'd be late.
Tom geç kalmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be late.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
- Is a punishment for latecomers being considered?
Geçen sene kardeşim okula her gün geç kalırdı.
- Last year, my brother was late for school every day.
Evlenmemelisin. Çok geç. Biz geçen hafta Vegas'ta evlendik.
- You shouldn't get married. It's too late. We got married in Vegas last week.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Üç saat sonra eve geri döndü.
- He returned home three hours later.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
Akşam yemeği geç olacak gibi görünüyor.
- It seems that supper will be late.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- She came late as usual.
Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
- As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Tom geç kalmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be late.
Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
- Tom didn't mean to be so late.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Onun bu son kararının mantığını anlamada sıkıntı çekiyorum. O eskisi kadar zeki değil.
- I have a hard time seeing the logic of this latest decision of his. He just isn't as sharp as he used to be.
Yapılan zararı telafi etmek için asla çok fazla geç değildir.
- It's never too late to make amends for harm done.
Mektubun fazla geç geldi.
- Your letter has arrived too late.
Herkes er ya da geç ölür.
- Everyone dies sooner or later.
Hepimiz er ya da geç ölürüz.
- We all die sooner or later.
Bu, rahmetli babamın bir portresi.
- This is a portrait of my late father.
Maria'nın rahmetli kocası bir kemancıydı.
- Maria's late husband was a violinist.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Gecikme ücreti ne kadar?
- How much is the late fee?
Altı yıl sonra yeniden seçildi.
- He was re-elected six years later.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Tom otuzlu yaşların sonlarında.
- Tom is in his late thirties.
Son zamanlarda ondan haber almadım.
- I have heard nothing from him of late.
Son zamanlarda onu görmedik.
- We haven't seen her of late.
you can pick them up as late as 6pm.
İstediğim kadar geç saatlere kadar yatmayabilirim.
- I can stay up as late as I want.
Sen istediğin kadar geç saatte uyuyabilirsin.
- You can sleep as late as you want.
being late to ( could not cacht up) or being late to apointment.
Late breaking news! A major earthquake has just occurred in southern California.
Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- Get up early, else you'll be late for school.
Erken kalk, yoksa geç kalacaksın.
- Get up early, or you'll be late.
You seem to be quite busy as of late.
Their insolence and recklessness must be opposed, and better late than never.
He came fashionably late to my housemate's piss-up and, naturally, nobody minded.
The grieving mother who lost her daughter in an accident told the drunk driver It's too late for sorry! after he tried to apologize.
Lancaster bore him -- such a little town, / Such a great man. It doesn't see him often / Of late years, though he keeps the old homestead / And sends the children down there with their mother.
At about 11 pm one night in Corporation Street my watch were on van patrol and Yellow Watch were on lates as usual.
We drove as fast as we could, but we still arrived late.
He is at his best in the late innings.
He drove a late model Ford.
2003: It is unlikely that anyone with significant knowledge of the Army or the late unpleasantness in Southeast Asia, upon reading these two sentences, would respond other than with a scatological barnyard expletive or some more genteel utterance representing the same level of acceptance. — Zane E. Finkelstein (referring to the Vietnam War).
I have not visited them of late, but I hear they are doing well.
... Radio started in this country in the late '90s. ...
... And when she was diagnosed with breast cancer, it was too late, and she just recently passed ...