He worked very hard to earn a lot of money.
- Çok para kazanmak için çok çalıştı.
Tom changed jobs to earn more money.
- Tom daha çok para kazanmak için iş değiştirdi.
No gain, no lose, we are fully equal.
- Kazanmak yok, kaybetmek yok, biz tamamen eşitiz.
Several companies are competing to gain the contract.
- Çok sayıda şirket sözleşmeyi kazanmak için yarışıyor.
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
I know what it takes to win.
- Kazanmak için ne gerektiğini biliyorum.
Tom is going to do whatever it takes to win.
- Tom, kazanmak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
The brave soldiers went head-to-head with the enemy to regain their city.
- Cesur askerler şehri yeniden kazanmak için düşman ile boy ölçüştü.
Tom changed jobs to earn more money.
- Tom daha çok para kazanmak için iş değiştirdi.
Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
Winning isn't the only thing that matters.
- Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
Even if I don't get a high salary, I'm not willing to quit this way of making a living.
- Yüksek bir maaş almasam bile, bu şekilde para kazanmaktan vazgeçmeye istekli değilim.
I wanted to get a lot of money.
- Çok para kazanmak istedim.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
If you want to earn money, America is the best.
- Para kazanmak istiyorsan, Amerika en iyisi.
Significantly, however, arguments in favour of Turkish membership are beginning to gain ground.
Wilson clearly had the best chance to win.
- Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
It's an easy way to make money.
- Para kazanmak için kolay bir yol.
He will do anything to make money.
- O para kazanmak için her şeyi yapacak.
We work to earn money.
- Para kazanmak için çalışırız.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.