This meal is adequate for two.
- Bu yemek iki kişi için yeterlidir.
Is your salary adequate to support your family?
- Maaşın aileni geçindirmen için yeterli mi?
My explanation was not sufficient.
- Açıklamam yeterli değildi.
To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
- Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
Is ten thousand yen enough?
- On bin yen yeterli mi?
Does Tom earn enough money to live in the city?
- Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?
She is proficient in French.
- O, Fransızcada yeterlidir.
Tom is proficient in French.
- Tom Fransızcada yeterli.
It's more than enough.
- Bu, yeterli miktardan daha fazla
We've got enough here.
- Burada yeterli miktara sahibiz.
Partly because he could not receive enough information, Harper's description remains imperfect.
- Kısmen yeterli bilgiyi alamadığından dolayı Harper'in açıklaması eksik kalıyor.
I am not feeling quite up to par.
- Oldukça yeterli olduğumu hissetmiyorum.
I ought to have enough money saved up to buy a car by Christmas.
- Noele kadar bir araba almak için yeterli para biriktirmeliydim.
I am not feeling quite up to par.
- Oldukça yeterli olduğumu hissetmiyorum.
It's just not enough.
- Bu gerçekten yeterli değil.
It's not enough to know only one language.
- Sadece bir dil bilmek yeterli değildir.
Ten million yen will be ample for the project.
- On milyon yen proje için yeterli olacaktır.
I'm not questioning your competence.
- Ben senin yeterliliğini sorgulamıyorum.
I'm working like crazy to make sure I have enough time.
- Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
He is not equal to the task.
- O, görev için yeterli değildir.
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
Tom has a very decent salary.
- Tom'un çok yeterli maaşı var.