This meal is adequate for two.
- Bu yemek iki kişi için yeterlidir.
Is your salary adequate to support your family?
- Maaşın aileni geçindirmen için yeterli mi?
My explanation was not sufficient.
- Açıklamam yeterli değildi.
Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
- Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
If I had enough money, I would buy that nice car.
- Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
She is proficient in French.
- O, Fransızcada yeterlidir.
If he's proficient in English, I'll hire him.
- İngilizcede yeterliyse, onu işe alırım.
It's more than enough.
- Bu, yeterli miktardan daha fazla
It is a common misconception that malnutrition means not getting enough food.
- Yetersiz beslenme, yeterli miktarda yiyecek almama anlamına gelen yaygın bir yanlış kavramadır.
In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
- Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
Do you think your parents spent enough time with you when you were in your teens?
- Onlu yaşlarındayken ebeveynlerinin seninle birlikte yeterli zaman harcadıklarını düşünüyor musun?
I ought to have enough money saved up to buy a car by Christmas.
- Noele kadar bir araba almak için yeterli para biriktirmeliydim.
I am not feeling quite up to par.
- Oldukça yeterli olduğumu hissetmiyorum.
It's not enough to know only one language.
- Sadece bir dil bilmek yeterli değildir.
Moving money and technology from one side of the globe to the other is not enough.
- Parayı ve teknolojiyi dünyanın bir tarafından diğerine taşımak yeterli değildir.
Ten million yen will be ample for the project.
- On milyon yen proje için yeterli olacaktır.
I'm not questioning your competence.
- Ben senin yeterliliğini sorgulamıyorum.
I'm working like crazy to make sure I have enough time.
- Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
He is not equal to the task.
- O, görev için yeterli değildir.
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
Tom has a very decent salary.
- Tom'un çok yeterli maaşı var.