I love him despite his faults.
- Ben onun hatalarına rağmen onu seviyorum.
Despite all his faults he is popular.
- Tüm hatalarına rağmen o popülerdir.
Although he's young, he has a grey beard.
- Genç olmasına rağmen gri sakalı var.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.
Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.
- Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.
Though they're twins, they don't have many interests in common.
- Onlar, ikiz olmalarına rağmen, çok sayıda ortak ilgileri yok.
Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
Nevertheless, I'm immensely proud.
- Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
I was very tired, but I was nevertheless unable to sleep.
- Ben çok yorgundum ama buna rağmen uyuyamadım.
We're quite insignificant, but awesome nevertheless.
- Biz oldukça önemsizdik ama buna rağmen müthiştik.
She has a lot of faults. Still, I like her.
- Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
- Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
I told her once and for all that I would not go shopping with her.
- Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla alışverişe gitmedim.
His story may sound false, but it is true for all that.
- Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
- Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
Even though there were many cookies on the dish, I only ate three.
- Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.
While he likes English, he is weak in mathematics.
- İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
For all his faults, Sam is still a very likable person.
- Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.
For all his wealth, he was still unhappy.
- Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
kara rağmen hakem maçı iptal etmedi.
The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
- Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
You managed it after all.
- Her şeye rağmen onu başardın
Tom didn't buy it after all.
- Her şeye rağmen onu almadım.
Nonetheless, she loved the children and was content with the work.
- Her şeye rağmen, o, çocukları seviyordu ve işinden memnundu.
No one could solve the problem after all.
- Buna rağmen kimse problemi çözemedi.
Despite our efforts, we failed after all.
- Bütün çabalarımıza rağmen, sonuçta hepimiz başarısız olduk.
Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.
- Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
- Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
Although he's young, he has a grey beard.
- Genç olmasına rağmen gri sakalı var.