It's not necessary to put him in the hospital.
- Onu bu hastaneye koymak gerekli değildir.
I'd like to put some things in the hotel safe.
- Otel kasasına bir şeyler koymak istiyorum.
We haven't been able to find anyone to replace Tom.
- Tom'un yerine koymak için birisini bulamıyoruz.
Tom bought a new camera for Mary to replace the one he had borrowed and lost.
- Tom ödünç aldığı ve kaybettiği kameranın yerine koymak için Mary'ye yeni bir kamera satın aldı.
I know the perfect place to put those flowers.
- O çiçekleri koymak için mükemmel bir yer biliyorum.
It's good to put yourself in someone else's place now and then.
- Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.
- Onlar düşman saldırısına karşı koymak için millerce yeraltı tünelleri kazdılar.
It was hard to resist the impulse to wring Tom's neck.
- Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.
Tom has a tendency to misplace things.
- Tom'un şeyleri yanlış yere koymak gibi bir eğilimi var.
Is it hard to fool you?
- Seni aptal yerine koymak zor mu?
Tom didn't want to make a fool of himself.
- Tom kendini aptal yerine koymak istemedi.
You've got to fight back.
- Karşı koymak zorundasın.
We won't hesitate to fight back.
- Karşı koymak için tereddüt etmeyeceğiz.
Someone has to confront them.
- Biri onlara karşı koymak zorunda.
Someone has to confront him.
- Biri ona karşı koymak zorunda.
The suspect had to lay all his things on the table.
- Şüpheli tüm eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
The suspect had to lay all his personal effects on the table.
- Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
We need strong leaders who are not afraid of standing up to political correctness.
- Bizim politik doğruluğa karşı koymaktan korkmayan güçlü liderlere ihtiyacımız var.
It's a word I'd like to find a substitute for.
- Bu yerine koymak için bulmak istediğim bir kelime.