You have a tendency to talk too fast.
- Çok hızlı konuşma eğiliminiz var.
He has a tendency to be pessimistic.
- Onun kötümser olma eğilimi var.
Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
- Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.
I don't have the time or the inclination to help Tom.
- Tom'a yardım edecek vakte ve eğilime sahip değilim.
Sami has propensity for violence.
- Sami'nin şiddete eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
- Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
The trend is always to produce more products using fewer employees.
- Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.
Will those trends continue?
- O eğilimler devam edecek mi?