Sami was very watchful.
- Sami çok dikkatliydi.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
Tom asked Mary to be attentive during meetings.
- Tom Mary'den toplantılar sırasında dikkatli olmasını rica etti.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
Tom moved cautiously.
- Tom dikkatli bir şekilde taşındı.
You should be more thoughtful of your safety.
- Güvenliğiniz hakkında daha dikkatli olmalısın.
You must be careful not to make him angry.
- Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.
Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed.
- Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.
He wants to keep a close eye on the rules.
- O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
He closed carefully the front door.
- O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.
I need to be more alert.
- Benim daha dikkatli olmam gerekiyor.
Be alert when you cross a busy street!
- İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol.
We have to be cautious.
- Dikkatli olmak zorundayız.
I wanted to be cautious.
- Dikkatli olmak istedim.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
I'm very mindful of that.
- Onun hakkında çok dikkatliyim.
You've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundasın.
I've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundayım.