Twitter loves open source.
- Twitter, açık kaynağı sever.
He told me to leave the window open.
- Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
I can barely keep my eyes open.
- Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
It seemed clear the Senate would reject the treaty.
- Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
I obtained the painting at an auction.
- Bir açık artırmada tablo satın aldım.
The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars.
- Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı.
Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
- Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
This drink's flavor is obviously that of tea.
- Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
It is definite that he will go to America.
- Onun Amerika'ya gideceği açık.
Does Tom really want me to be frank?
- Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
Tom was quite frank about it.
- Tom o konuda çok açık sözlüydü.
Eventually, bleachers will be added.
- Sonunda açık tribün eklenecek.
Eventually, bleachers will be added.
- Sonunda açık tribün eklenecek.
Everybody was stunned.
- Herkesin ağzı açık kalmıştı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary.
- Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi.
Tom is very outspoken, isn't he?
- Tom çok açık sözlü, değil mi?
Tom is extremely outspoken.
- Tom son derece açık sözlü.
A fan page is always public.
- Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.
All the elements of a data structure are public by default.
- Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
yeniliklere açık bir kişidir.