She was amazed at the sight of the ghost.
- O hayalet görünce şaşırmıştı.
The experts were amazed, too.
- Uzmanlar da şaşırmıştı.
He was at a loss which way to take.
- O, hangi yoldan gideceğini şaşırmıştı.
It got dark and I was at a loss what to do.
- Hava kararmıştı ve ne yapacağımı şaşırmıştım.
Tom looked disoriented.
- Tom yönünü şaşırmış görünüyordu.
Tom seemed disoriented.
- Tom yönünü şaşırmış görünüyordu.
Tom's parents were baffled.
- Tom'un ebeveynleri şaşırmıştı.
Tom appears to be disoriented.
- Tom şaşırmış görünüyor.
Tom seems disoriented.
- Tom şaşırmış görünüyor.
You seemed taken aback.
- Şaşırmış görünüyordun.
Tom seemed taken aback.
- Tom şaşırmış görünüyordu.
Everyone looked puzzled.
- Herkes şaşırmış görünüyordu.
He was puzzled at the question.
- O, soruya şaşırmıştı.
I've been pretty distracted.
- Ben oldukça şaşırmıştım.
Tom looked a little distracted.
- Tom biraz şaşırmış görünüyordu.
Tom looks lost and confused.
- Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
Everybody looks surprised and a little confused.
- Herkes şaşırmış ve biraz şaşkın görünüyordu.
Tom looks utterly confused.
- Tom son derece şaşırmış görünüyor.
Tom was shocked and bewildered.
- Tom şok olmuştu ve şaşırmıştı.
Tom seemed to be bewildered.
- Tom şaşırmış görünüyordu.
John was too surprised to say anything.
- John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
She may have been surprised when she received my letter.
- O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
He was utterly perplexed.
- O son derece şaşırmıştı.