The world is just like a book, and every step you take is like turning a page.
- Dünya sadece bir kitap gibidir ve attığın her adım bir sayfa çevirmek gibidir.
That's a very generous offer, but I have to turn it down.
- Bu cömert bir teklif fakat onu geri çevirmek zorundayım.
It stands to reason that I should decline the offer.
- Öneriyi geri çevirmek zorunda olmam makul görünüyor.
Tom had to politely decline.
- Tom kibarca geri çevirmek zorunda kaldı.
It is difficult to translate a poem into another language.
- Bir şiiri diğer bir dile çevirmek zordur.
It took me more than two hours to translate a few pages of English.
- Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.
Translation is easier than reverse translation.
- Çevirmek, ters çevirmekden daha kolaydır.
Translation is easier than reverse translation.
- Çevirmek, ters çevirmekden daha kolaydır.
I want to change ten thousand yen to dollars.
- On bin yeni dolara çevirmek istiyorum.