şekillenir

listen to the pronunciation of şekillenir
Турецкий язык - Английский Язык
fictile
Molded of clay or earth
Of or relating to earthenware
Capable of being molded into the shape of an artifact or art work
Capable of being led or directed
{a} made by a potter or of earth
{s} plastic, may be shaped, may be molded; molded from clay; of pottery
susceptible to being led or directed; "fictile masses of people ripe for propaganda"
capable of being molded or modeled (especially of earth or clay or other soft material); "plastic substances such as wax or clay"
of or relating to the craft of pottery; "the fictile art"; "fictile ware
of or relating to the craft of pottery; "the fictile art"; "fictile ware"
Molded, or capable of being molded, into form by art; relating to pottery or to molding in any soft material
capable of being molded or modeled (especially of earth or clay or other soft material); "plastic substances such as wax or clay" susceptible to being led or directed; "fictile masses of people ripe for propaganda" of or relating to the craft of pottery; "the fictile art"; "fictile ware
şekil
{i} figure

I figured it was easier to do it this way. - Onu bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu düşündüm.

I can't make out these figures. - Bu şekilleri anlayamam.

şekil
mold
şekil
shape

Our political system was shaped by feudal traditions. - Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.

Modern bridges are similar in shape. - Modern köprüler şekil olarak benzer.

şekil
image
şekil
mould
şekil
form

I formulated it wrongly. - Onu yanlış şekilde formüle ettim.

Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more. - Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.

şekil
pattern

Patterns of married life are changing a lot. - Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.

şekil
{i} contour
şekil
printing
şekil
format
şekil
cast
şekil
delineate
şekil
(Tıp) forme
şekil
vein
şekil
conformation
şekil
face

Mary laid on her bed, crying with her face buried into her pillow. - Mary yatağına uzandı, yüzü yastığına gömülü şekilde ağladı.

If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in. - Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım.

şekil
outline
şekil
line

You have to read between the lines to get the most out of anything. - En iyi şekilde yararlanmak için satır aralarını iyi okumak zorundasın.

The refugee crossed the line safely. - Mülteciler güvenli bir şekilde sınır çizgisini geçtiler.

şekil
diagram
şekil
configuration
şekil
{i} wise

A wise man would not act in that way. - Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.

şekil
(Hukuk) modality
şekil
turn

Hanako turned out to be a surprisingly nice person. - Hanako'nun şaşırtıcı şekilde hoş bir insan olduğu ortaya çıktı.

Surprisingly enough, he turned out to be a thief. - Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.

şekil
figure , shape
şekil
way, manner
şekil
diagram, figure, illustration
şekil
semblance
şekil
kind, sort, variety
şekil
morpho
şekil
condition, state
şekil
illustration
şekil
shape, form; diagram, figure; way, manner
şekil
eidolon
şekil
feature
şekil
figuration
şekil
effigy
şekil
shadow
şekil
model
şekil
species
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение şekillenir в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) (Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Geo: Bir veya daha fazla hudut vasıtasiyle mahdut ve mahsur olan şey
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Hey'et
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Muhtelif, müşkil işlerin her biri
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Şebih ve misil
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Edb: Aruz ıstılahında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Suret. Surette benzerlik
ŞEKİL
(Osmanlı Dönemi) Gr: Yazıya nokta, hareke ve i'rab koymak
Şekil
(Osmanlı Dönemi) BÂB
şekil
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi
şekil
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, biçim: "Dünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım / Avcunda bu dünyaya bir şekil ver."- A. N. Asya
şekil
Olma biçimi, durum, hâl
şekil
Anlatım biçimi: "Ne yapıp yapmış, bu havai konuşmayı röportaj şekline sokmuştu."- Y. K. Karaosmanoğlu
şekil
Bir konuyu açıklamaya yarayan resim
şekil
Biçim
şekil
Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, biçim
şekil
Toplumsal bir bütünün kuruluş biçimi
şekil
Anlatım biçimi
şekil
Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi: "Yalnızlığın şekilleri vardır, kimsesiz bir yerde yalnızlık, sosyete ve kalabalık içinde yalnızlık."- R. N. Güntekin
şekil
Bazı matematiksel varlıkların gösterilmesine yarayan resim
şekil
Davranış biçimi, tutum, yol, tarz
şekil
motif
şekillenir
Избранное