şartlar

listen to the pronunciation of şartlar
Турецкий язык - Английский Язык
conditions

They want to better their working conditions. - Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.

Although the conditions are slightly different, the result of our experiment was identical with Robinson's. - Şartlar hafifçe farklı olmasına rağmen, bizim deneyin sonucu Robinson'unki ile aynı.

circumstances

Under the circumstances we have no choice but to surrender. - Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

The circumstances did not allow me to go abroad. - Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.

climate
circs
context
terms

We expected better terms. - Daha iyi şartlar bekliyorduk.

I'll agree to the terms if you lower the price. - Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.

situation

The situation was unbearable. - Şartlar dayanılmazdı.

He can explain the situation. - O, şartları açıklayabilir.

state of affairs
conjuncture
discharge
specifications
specification
şart
condition

I accept, but only under one condition. - Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

şartlar göz önünde tutulursa
considering
şartlar ne
What's the pitch
şart
circumstance

Tom's doing a good job under very difficult circumstances. - Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş yapıyor.

Under the circumstances we have no choice but to surrender. - Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

şart
necessarily

Things that you see with your eyes are not necessarily true. - Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.

şart
essential
şart
weather

Due to the bad weather, the game was called off. - Kötü hava şartları nedeniyle oyun iptal edildi.

The organisers of the marathon said that the event would go ahead, regardless of the weather conditions. - Maraton organizatörleri, hava şartları gözetilmeksizin, organizasyonun devam edeceğini söyledi.

şart
if
şart
string
bu şartlar altında
under the circumstances
şart
stipulation

They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete. - Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.

şart
(Hukuk) term, provision, charter, requirement
teknik şartlar
technical requirements
şart
(Kanun) charter
şart
imperative

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

It is imperative that we find another way out of this situation. - Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.

şart
article
şart
reservation
şart
{i} state
bu şartlar altında
at that rate
bu şartlar altında
under this circumstances
cari şartlar listesi
(Ticaret) current list of terms
hukuki şartlar
condicio juris
siyasi şartlar
(Hukuk) political conditions
standart şartlar
standard conditions
tipik teknik şartlar
(İnşaat) master specifications
uygun şartlar
(Hukuk) favorable conditions
yoğunlaşma izi: bazı şartlar altında uçuş halindeki bir füze veya diğer araç ger
(Askeri) condensation trail
şart
reserve
şart
understanding
şart
condition, stipulation, provision; article, clause koşul
şart
must

Tom must choose the second-best policy according to the circumstances. - Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli

şart
proviso
şart
qualification
şart
subjunctive
şart
term

We expected better terms. - Daha iyi şartlar bekliyorduk.

I'll agree to the terms if you lower the price. - Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.

Турецкий язык - Турецкий язык
(Hukuk) ŞURUT
(Osmanlı Dönemi) şerâit
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Yemin
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir. Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır. Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir. Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Hal, vaziyet
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus
Şart
kayıt
Şart
koşul
Şart
(Osmanlı Dönemi) KAYD
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul: "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti."- F. R. Atay
şartlar
Избранное