şanslar

listen to the pronunciation of şanslar
Турецкий язык - Английский Язык
chances

The chances are two to one against us. - Şanslar bize karşı bire iki.

I'll take my chances with you. - Şanslarımı sizinle birlikte alacağım.

third-person singular of chance
plural of chance
şans
luck

I know what a lucky boy I am. - Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.

Luckily, I was able to get the tickets yesterday. - Şansa bak ki, biletleri dün almıştım.

şans
fortune

You'll make a fortune by taking a chance. - Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.

He had the good fortune to marry a pretty girl. - Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.

şans
chance

Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II. - Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.

This is your only chance. - Bu senin yegâne şansın.

şans
hap

I want to believe there's still a chance for us to be happy together. - Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.

Happiness in marriage is entirely a matter of chance. - Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.

şans
{i} show
bol şanslar
break a leg
bol şanslar!
good luck!
bol şanslar!
all the best!
şans
good fortune

He had the good fortune to find a good wife. - Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.

Most people judge men only by their success or their good fortune. - Çoğu insan erkekleri sadece onların başarıları ya da iyi şansıyla değerlendirir.

şans
shot

Give me another shot. - Bana bir şans daha ver.

This is our only shot. - Bu bizim tek şansımız.

şans
fluke
şans
odds
şans
break

I knew that I'd break her heart, but I had no choice. - Onun kalbini kıracağımı biliyordum ama hiç şansım yoktu.

This could be my big break. - Bu benim büyük şansım olabilir.

şans
hep
şans
serendipity
şans
luck of
şans
by luck
şans
have chance
bol şanslar!
good luck, all the best!
iyi şanslar
break a leg!
iyi şanslar
Good luck!
şans
fluky
şans
hit

I happened along when the car hit the boy. - Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.

You're lucky Tom didn't hit you. - Tom sana çarpmadığı için şanslısın.

şans
Good luck!

I wish you good luck. - Sana iyi şanslar diliyorum.

Tom wished Mary good luck. - Tom Mary'ye iyi şans diledi.

şans
inning
şans
hazard
şans
turnup
şans
flukey
şans
auspiciousness
şans
star

There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky. - Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.

I thank my lucky stars that I'm still alive. - Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.

şans
opportunity

Tom deserves another opportunity. - Tom başka bir şansı hak ediyor.

We have the opportunity to make some changes. - Bazı değişiklikler yapma şansımız var.

şans
luck, chance, good fortune, break
şans
innings
şans
peradventure
şans
{i} good luck

Tom wished Mary good luck. - Tom Mary'ye iyi şans diledi.

Goodbye and good luck. - Güle güle ve iyi şanslar.

şans
haphazard
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение şanslar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

şans
Talih, baht, felek
şans
Talih, baht, felek: "Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti."- R. H. Karay
şanslar
Избранное