ışıklar

listen to the pronunciation of ışıklar
Турецкий язык - Английский Язык
lights

I told you not to turn on the lights. - Sana ışıkları açmamanı söyledim.

They usually drum their fingers at red lights. - Onlar genellikle kırmızı ışıklarda parmaklarını şakırdatırlar.

A butcher's term for the lungs of an animal (being lighter than adjacent parts)
plural form of light
Third-person singular simple present indicative form of light
{n} the lungs, the organs of breathing
{i} lungs of an animal (especially of a sheep or pig); set of personal principles or standards
Third-person singular simple present of to light
A butchers term for the lungs of an animal (being lighter than adjacent parts)
The lungs, especially the lungs of an animal slaughtered for food
Plural of light
The lungs of an animal or bird; sometimes coarsely applied to the lungs of a human being
Işık
(isim) Light

Please turn out the lights when you leave. - Lütfen gittiğinizde ışıkları kapatınız.

I saw his face in the dim light. - Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.

ışık
{i} light

The sun gives us light and heat. - Güneş bizi ışık ve ısı verir.

I saw his face in the dim light. - Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.

ışıklar saçarak dönen fişek
Catherine wheel
ışık
lamp

The old lamp gave a dim light. - Eski lamba loş ışık verdi.

The street lamps don't give enough light. - Sokak lambaları yeterli ışık vermez.

ışık
photo

Photography is writing with light. - Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.

ışık
beam

The witch cast a spell and a beam of light shot out of her wand. - Cadı bir büyü yaptı ve asasından dışarı bir ışık demeti fırladı.

Beams of light shone through the clouds. - Işık ışınları bulutların arasında parlıyordu.

ışık
luminary
ışık
optimum
sönmek (ışıklar/kalorifer)
go off
ışık
(a) light (a source of light): Işıkları yak! Turn on the lights!
ışık
art (a) light, illuminated part of a picture
ışık
flare
ışık
inspired thought, ray of inspiration; inspiration
ışık
gleam
ışık
glim

There was a glimmer of light from the dark window. - Karanlık pencereden gelen bir ışık pırıltısı vardı.

ışık
model of excellence, ideal model, inspiration
ışık
light (as luminous energy): ay ışığı moonlight
ışık
shine

The light shines in the darkness. - Işık karanlıkta parlar.

When white light shines through a prism, the light is separated into all its colors. - Beyaz ışık prizmada parladığı zaman, ışık tüm renklerine ayrılır.

sahne önündeki ışıklar
footlights
ışık
light; lamp
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ışıklar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ışık
Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk: "Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi."- H. E. Adıvar
ışık
Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin gaz ışı yaydığı gözle görülen ışıma
ışık
(Osmanlı Dönemi) şem
Işık
şavk
Işık
foto
ışık
Resim sanatında ışıklı, parlak yer
ışık
Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin (akkorluk) veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin (gaz ışı) yaydığı gözle görülen ışıma
ışık
Bektaşi dervişi
ışık
Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb
ışık
Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı
ışık
Elektrik
ışık
Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç
ışık
Işıklı, parlak yer
ışık
Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb: "Sevgili Behçet Necatigil şiirimizin vazgeçilmez ışıklarından biri olarak ayrıldı aramızdan."- N. Cumalı
ışık
Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk
ışık
Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı: "Bütün gözlerden manalı ışıklar sıçrıyordu."- P. Safa
ışık
pertev
ışık
abb
ışıklar
Избранное