We can see the tower above the trees.
- Biz ağaçların üzerindeki kuleyi görebiliyoruz.
The moon rose above the clouds.
- Ay bulutların üzerinde kaldı.
The blare of the radio burst upon our ears.
- Radyonun sesi kulaklarımızın üzerinde patladı.
When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
- Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
I found this on the way to the supermarket.
- Ben bunu süpermarket yolu üzerinde buldum.
Lech Wałęsa jumped over the shipyard fence in 1980.
- Lech Wałęsa 1980'de tersane çitinin üzerinden atladı.
The boy skipped over the fence.
- Çocuk, çitin üzerinden atladı.
There is an apple on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
- Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
Tom jumped across the mud puddle.
- Tom çamur birikintisinin üzerinden atladı.
He reached across the table and shook my hand.
- Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.
He earns over 500 dollars a month with that job.
- O işle, o ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.
She fell asleep with her sweater on.
- Kazağı üzerinde uyuyakaldı.
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
It has my name on it.
- Onun üzerinde adım var.
Tom advised Mary to take some time to think over her options.
- Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.
We have to think over the plan.
- Plan üzerinde düşünmek zorundayız.
I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
- Seninle son derece açık yüreklilikle konuşacağım bu yüzden söyleyeceğim her şeyi üzerinde yazılı değerden almanı istiyorum.
Tom focuses on the positive and doesn't dwell on the negative.
- Tom pozitif üzerinde odaklanır ve negatif üzerinde durmaz.
Don't dwell on your past failures.
- Geçmiş hatalarının üzerinde durma.
Masanın üstündeki CD benim.
- Masanın üzerindeki CD benim.
Vazo masanın üstünde.
- Vazo masanın üzerinde.